Dünya Nereye Gidiyor


Dünya Nereye Gidiyor?

Ülkemizin içerisinde bulunduğu durum dünyada ki genel konjonktürle paralel olarak  sert riskler ve ağır kayıpların yaşanabileceği bir süreci işret ediyor. Bu işaretler ekonomiden iç ve dış politikaya insan haklarından özgürlüklere kadar insan hayatını etkileyen temel konular ve durumlar üzerinde yoğunlaşmakta.
Türkiye’nin yönetilme sorununu bir sonraki yazımızda tartışacağız.  Şimdi biz dünya genelindeki ekonomik ve iktisadi sorunlar, bu sorunların ortaya çıkardığı türev sorunlara kısaca bir göz atalım.
Dünya tarihinde iletişim ve etkileşimin böylesine ivme kazandığı hızlandığı bir dönem daha yaşanmamıştır. Son 20 yılda ve bunun özellikle son yarısında iletişim hızı ve etkileşim seviyesi öngörülemeyen bir düzeyde arttı. Belki bu durumun getirisi olarak da bilgi birikimi bilginin aktarılmasının yanında daha basit kalıyor.
Sıkışan ve sıkıştıkça krizlerle tölere edilerek revize edilen kapitalist sistem ki buna kimileri “neo liberal” düzen adını takmışlar gelişen ve hızlanan bilgi edinme biriktirme işleme ve kullanma olgularını fütursuzca kullanır hale geldi. Daha fazla kar elde edebilmek için üretmek zorunda olan kapitalist düzenler ve bunun unsurları 2 farklı şekilde karı maksimize etme hedefindeler.
 (i)                  Ucuza üretmek
 (ii)                Ürettiğini satmak
Kapitalizmin açmazı/çıkmazı olan bu olgular kapitalizmin daha da vahşileşmesine neden olmakta ve bu vahşetin faturasını da elbette ki ve doğal olarak kendileri haricindeki başka unsurlara kesmektedirler.
Ucuza üretmek için; ham maddelerin ucuza mal edilmesi gerekliliği ve üretim maliyetleri kalemlerinden emeğe ödenen paranın minimize edilmesi şart. Çünkü en kolay bu kalemlerde minimize etme işlemi gerçekleştirilebilir. Bu da sosyolojik, ekonomik ve sosyo-psikolojik açıdan üretim süreci içerisindeki taraflara derin buhranlar yaşatmaktadır.
Üretilecek ürünün ki burada enerji üretiminin -aklımızdaki ve dünyanın (her açıdan) en önemli ihtiyacı halindedir- kesintisiz devam edebilmesi gerekir. Bununla birlikte bilgi üretimi de en az enerji üretimi kadar zaruri ve kaçınılmazdır keza kapitalist sistem içerisinde bilgiye yatırım yapmak konusunda çekimser davranmayan kurum ve firmaların hızla büyüdüğü tekelleştiği aşikardır.  
Enerji ve bilgi üretim süreçlerini basitçe ele alalım. Enerji üretimindeki birincil ham madde petrol ve diğer yeraltı kaynaklarıdır. Dünya üzerinde bu ham maddelerin yoğunluklu olduğu bölgeler ham madde maliyetlerinin düşürülmesi adına insansızlaştırılmaya ve kontrolü daha kolay hale getirilmeye çalışılıyor.  Afrika ve Ortadoğu bu durumda en kolay hedef durumunda kapitalizmin asıl iştahını kabartansa Asya ve uzak doğudaki kaynaklar ve rezervlerdir ancak gerek kapitalizmin önümüzdeki birkaç on yılı kurtarmak gerekse az önce bahsettiğimiz üzere en kolay lokma olarak gördüğü Afrika ve Ortadoğu birinci hedef. Bunun yaratacağı en önemli sosyolojik sorun ise göç. Bu göçle ortaya çıkan ve çıkacak olan faşist şövenist yaklaşımlar ise kapitalizm tarafından körüklenmekte yedeklenmekte ve organize edilmektedir. Avrupa da sağ ve aşırı sağın her seçimde güçleniyor olması bunun göstergesidir. Göçle hem ucuz iş gücü karşılanmış olacak hem de göç edenlerin geride bıraktığı topraklar üzerinde ve altındaki kaynaklar kullanılabilecektir. Yani yeni bir köleleştirme faaliyeti ile karşı karşıyayız.
Bilgi üretimi sürecini incelediğimizde bu sürecin en önemli unsuru insan. Düşünen, araştıran, problem çözen, fikir üreten insan. Ama maalesef bu düşünme vb süreçler kapitalizmin denetimi altında yapılmakta. Akademik yapıların bilim adamlarının en baştan en aşağıya kadar kapitalizmin kölesi haline getirilmesi olgusu kimse fark etmese de gerçek.  Evet yanlış duymadınız bilim insanları kapitalizmin kölesidir.
Kapitalizmin burada kullandığı sinsi silah ise kariyerizm. Nice parlak beyin kariyer uğruna gerçek insancıl hayallerinden vazgeçip ve insana ait olan hemen her şeyi unutup görmezden gelerek delice ve kölece kapitalizme hizmet ediyor. Beyaz yakalı tabiri ile güzelleme yapılan bu sınıf günümüz sisteminde küçük burjuva sınıfını temsil ediyor. Safça işçi olmadıklarını varsayan bu zavallılar tüm enerjisini ve hayatındaki insana dair hemen her şeyi bir kenara bırakmış haldeler. Bu da ağır travmaların yaşanmasına neden olmakta. Japonya’da her geçen gün artan mühendis intiharları bunun en açık göstergesi.
Gelelim ürettiğini satmak olgusuna;
Pazarlama süreci geçmişten günümüze şu şekilde gelişti;
   ·           Üretile bilinen budur (ister al ister alma)
Bu evre Henry Ford’un şu sözleriyle özetlenebilir; "Siyah olmak koşuluyla, müşteriler satın alacakları arabanın rengini seçebilirler".
   ·           Bu ve şu ve ayrıca o da satılıyor hangisini satın almak istersiniz? (evresi)
   ·           Ne ve nasıl bir şey istediğini söyle üretelim. (evresi)
   ·           Seni tanıyorum satın almak istediğin ürün bu, buyur. (evresi)
Seni tanıyorum evresi içerisinde bulunduğumuz son on yılda yaşanan ve önümüzdeki süreçte de gelişerek yaşanacak olan evre.
Soru şu beni nasıl ve nereden tanıyorsun ne alacağımı nereden biliyorsun?
Sorunun cevabı çok basit bilgi aktarımın hızı ve kolaylığı ve birken bilgilerin işlenmesi sonucunda elde edilen veriler kapitalizmin ürettikleri ürünleri daha kolay satabilmeleri için bir araç haline gelmekte. Bunun aslında bir dayatma olduğunu bir çoğumuz fark etmesek de safça hakkımızdaki hemen her şeyi birilerine bildiriyor ve aktarıyoruz.
Nasıl mı?
Kriminoloji de; Her dokunuş iz bırakır! Diye kısa ve basit bir tabir vardır.
İnternet üzerinde yaptığımız her hareket ve davranış bize bir şeyler satmak isteyenler için bir veri elde etmelerini sağlıyor. Dolaştığımız internet, siteleri, incelediğimiz ürünler, okuduğumuz yazılar, takip ettiğimiz kanallar, üyesi olduğumuz sanal gruplar, takipçisi olduklarımız, beğendiklerimiz, yorum yaptıklarımız vb. Telefonlarımıza her gün gelen onlarca tanıtım ve reklam mesajları bunun çarpıcı bir göstergesi. Verilerimiz ki bu verilere hayati önem taşıyan bir çok veri de dahil çok kolayca el değiştirebilir durumda.

Kapitalizmin ürün satma çıkmazı insan hayatında gene inanılmaz sosyo-psikolojik sorunlar, çelişkiler ve yaralara neden olmakta. Birileri elde ettikleri bu verileri şantaj, tehdit dolandırıcılık gibi farklı şekillerde kullanabilmektedir.  Bu sorun teknolojinin özelde internetin getirdiği bir sorun değildir, bu sorun kapitalizmin ham maddesini ilkel hiyerarşik baskılarla ucuza mal ettiği ürünü satma çabasının eseridir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Göbek mi atalım?